
İş değil, ruhlu bir fikir
Yatırımcı aramadık ve başlangıçta karlılığı hesaplamadık. Sadece her şeyin gerçek olduğu bir alan yaratmak istediğimizi biliyorduk. İlk olarak, iki kişi, arkadaşlarımız ve eskiden marangoz olan komşumuzun yardımıyla ilk evi inşa ettik. Uzun süre tartıştık, eve televizyon koyup koymamayı. Koymadık. Çünkü anladık ki burası “dikkat dağıtmak” için değil, kendine odaklanmak için bir yer olmalı. Ağacı kendimiz seçtik, terasları kendimiz boyadık, patikaları kendimiz çakılla doldurduk. Ve bu sayede yerimiz canlandı. Parlak bir şekilde cilalanmış değil, ama samimi.
İlk yıl birçok hata yaptık. Misafirleri nasıl ağırlayacağımızı, mutfağı nasıl düzenleyeceğimizi, alanı nasıl organize edeceğimizi bilmiyorduk. Ama her şey sevgiyle yapıldı. Ve sanırım bu, eksikliklerden daha güçlü hissediliyordu.

Kenarda durmayan bir ekip
Bugün Colorvineset’te küçük bir ekip çalışıyor ve her birimizin kendi hikayesi var. Hepimiz bir zamanlar gezginlerdik. Kimimiz fotoğrafçı, kimimiz kamp aşçısı, kimimiz dağ kampında gönüllüydü. Çalışan aramıyorduk, sadece birlikte olmak istediğimiz insanlarla tanıştık. Ve bir şekilde hepimiz arkadaş olduk. Bizde “patron” yoktur – herkes misafirlere kahve yapabilir, merdivenleri tamir edebilir, kütüphanede temizlik yapabilir veya rehberlik yapabilir.
Bu fark edilir. Buraya geldiğinizde size “hizmet” verilmez, sizinle iletişim kurulur. Sadece bir otel odası almazsınız, misafir olarak gelirsiniz. Ve bu her şeyi değiştirir.

Değerlerimiz duvarda yazan sözler değildir
Bize sık sık sorulur: “Sizin özelliğiniz nedir?” Ve her seferinde cevap vermekte tereddüt ederiz. Çünkü bizim bir özelliğimiz yok. Bizim bir tutumumuz var. Her şeyin mükemmel olduğunu göstermeye çalışmıyoruz – bizde de yağmur yağar, bazen internet kesilir, kuşlar her zaman şarkı söylemez. Ama dürüstüz. Karşılıyoruz, uğurluyoruz, kahvaltı hazırlıyoruz ve yol tarifleri veriyoruz, çünkü bu bizim için önemli, çünkü böyle olması gerekiyor. Çünkü biz de bir zamanlar bu yerlerdeydik ve bir “turist” gibi değil, bir insan gibi muamele görmek istediğimizi biliyoruz.
Sözlerimizi özenle seçmiyoruz. Sessiz kalmak istiyorsak sessiz kalıyoruz. Misafirin konuşmak istediğini görürsek dinliyoruz. Sadelik bizim için en önemli şey. Ve bu sadelik tasarımda değil, insanlarda.

Nasıl büyüdük
İlk yıl neredeyse sıfır gelirle çalıştık. Ama kimse şikayet etmedi. Çünkü her geri bildirim, tek bir sıcak mektup bile bize güç verdi. Sonra yeni evler, ayrı bir mutfak, yeşillik yetiştirmek için sera, orman hamamı yapıldı. Küresel bir gelişim planımız yoktu. Sadece misafirlerimizi dinledik. Biri ateşin yanında yer olmadığını söylerse, bir bank eklerdik. Kütüphanede daha fazla kitap isteselerdi, kendimizinkileri paylaşırdık. Misafirlerimizden biri bize eski fotoğraf makinesini hediye etti, şimdi herkes kullanıyor. Ve işte böyle, adım adım, Colorvineset buraya gelenlerle birlikte yaşayan bir yer haline geldi.
Her değişiklik mantıklıydı. Modaya göre değil, ihtiyaca göre yapıldı. Ve bununla gurur duyuyoruz.

Ve biraz da gelecekten bahsedelim
Büyük olmak istemiyoruz. 50 ev inşa etmeyecek veya şubeler açmayacağız. Ama kesinlikle gelişmek istiyoruz. Şu anda misafirler için bir atölye hayal ediyoruz – seramik yapabilmek, kendi tarzımızda kahve pişirebilmek, otlar kurutabilmek için. Sessiz bir meditasyon odası eklemek, ormana hamak asmak, birkaç ağaç daha dikmek istiyoruz.
Birkaç sanatçıyı davet edip, burada, dağların arasında birlikte bir şeyler yaratmayı planlıyoruz. Buranın sadece dinlenmek için değil, yaratmak için de ilham veren bir yer olmasını istiyoruz. Ve en önemlisi, kendimize sadık kalmak. Çünkü bizim görevimiz etkilemek değil, hissettirmek. Sadelik. Samimiyet. Ve buraya gelenlerin aradığı huzur.